![](../wp-content/uploads/2025/02/doc-dr-uludag-yagmur-ve-kar-yagislari-tarimsal-rekoltede-onemli-sonuc-verecek_67a9ac49d7fda-780x470.jpeg)
Olgay GÜLER-Umut IŞIK/EDİRNE, (DHA)- EDİRNE’de tarımsal sulamada kullanılan en önemli kaynaklardan Meriç Nehri’nde geçen yıl şubat ayında 42 metreküp/saniye ölçülen debi, bu yıl aynı dönemde 2 katın fazla artarak 106 metreküp/saniyeye ulaştı. Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, “İlk başta ekim ayında kurak bir periyot geçirmemize rağmen daha sonra yağışlar ve özellikle karın düşmüş olması bu anlamda önemli. Tarımsal rekolte açısından da önemli bir sonuç vereceğini düşünüyoruz” dedi.
Edirne’de yaz aylarının yağışsız geçmesi ile oluşan aşırı sıcaklar, beraberinde kuraklığı da getirdi. Kuraklığın etkilediği bölgelerde ayçiçeği üreticisi verim kaybı yaşarken, Meriç ve Tunca nehirleri de kuruma noktasına geldi. Nehirlerin geçtiği bölgelerdeki çeltik tarlalarında dönüşümlü sulama yapılırken, bölgede yağışsız hava sonbaharda da sürdü. Üretici, ekim ve kasım aylarında da buğdayını kuru toprağa ekti. Aralık ayındaysa bölgeye metrekareye 120 kilogram yağış düşerken, Bulgaristan’daki yağmur ve kar yağışları ile birlikte Meriç ve Tunca nehirlerindeki debiler arttı.
Özellikle son dönemde kent merkezinde de yağan kar yağışı ile birlikte nehir debilerinde, bir önceki yılın aynı dönemine göre iki kat artış yaşandı. Geçen yıl şubat ayında 42 metreküp/saniye ölçülen Meriç Nehri’nde, bu yıl aynı dönemde debi 106 metreküp/saniyeye çıkarken, 4 metreküp/saniye olan Tunca Nehri 8 metreküp/saniyeye ulaştı.
‘YAĞIŞLAR BÖLGE TARIMI İÇİN ÇOK ÖNEMLİ’
Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, nehirlerdeki artışın en önemli nedeninin yağışlar olduğunu belirterek, “Bu kar yağışı olabilir, yağmur yağışı olabilir. Bu sene biraz kar yağar gibi oldu ama Balkanlar’a özellikle Meriç’in Tunca ve Arda havzasına daha fazla yağdığını biliyoruz. Arkasından kar yağışları ile birlikte özellikle seviyenin düşük olduğu yerlerde sıcaklıkların, gündüz sıcaklıklarının yüksek olması erimeyi arttırıyor. Bu da debilere otomatik olarak yansıyor. Yağış önemli ve bölge için birçok açıdan etkili. Çünkü Trakya biliyorsunuz, Meriç Havzası tarım havzası. Özellikle çeltik üretimi nehirdeki akan suyun miktarıyla alakalı. Yağışların niteliğiyse özellikle tarla tarımı veya kuru tarımı dediğimiz ayçiçeği ve buğday tarımı için ekim döneminde bunların filizlenmesi, olgunlaşması ve hasat dönemine hazırlanması açısından önemli. Dolayısıyla şu an ilk başta ekim ayında kurak bir periyot geçirmemize rağmen daha sonra yağışlar ve özellikle karın düşmüş olması bu anlamda önemli. Tarımsal rekolte açısından da önemli bir sonuç vereceğini düşünüyoruz” dedi.
‘YER ALTI SU HAVZASININ DOYGUNLUĞA ULAŞMASI UZUN SÜRELİ SÜREÇ’
Son dönemde düşen yağışlar ile oldukça azalan yer altı sularının doyuma ulaşmasının mümkün olmadığını belirten Uludağ, “Özellikle son yıllarda Türkiye’de Ergene Havzası’nda, Meriç Havzası’nda sulama amaçlı ve sanayi amaçlı yer altı suları çok fazla çekildi. Birkaç yıl içerisinde veya bu yıl meydana gelen yağışlarla yer altı su havzasının doygunluğa ulaşmasını beklemek hayal olur. Bu uzun periyotlu bir süreç. Çünkü yer altı su havzalarında meydana gelen azalmayı fizyolojik kuraklık, hidrolojik kuraklık olarak tanımlıyoruz. Uzun periyotlu kuraklığın bir sonucu. Fakat dediğim gibi kısa süreli özellikle yüzeye yakın yer altı suları açısından bu yağışların tabii ki bir katkısı var. Ama gerçek anlamda derin aküferler diye tanımladığımız su tablalarının beslenmesi daha uzun süreli ve daha kalıcı yoğun kar yağışlarıyla oluşabilen bir süreçtir ki bu kış henüz o seviyeye ulaşabildiğimizi düşünmüyorum” diye konuştu.
‘BUNUN ARKASINDAN YİNE KURAK BİR PERİYOD YAŞAYACAĞIZ’
Doç.Dr. Uludağ, ilerleyen süreçte bölgenin yeniden kurak periyot yaşayabileceğini belirterek, “Bunun iki boyutu var. Bir tanesi dünyanın yörüngesel hareketleri. Bu iklim kendi içerisinde 10-11 yıl, 30-33 yıl gibi ve daha uzun süreli döngüsel hareketleri yapar. Özellikle dünyanın yörüngesel hareketlerinden prosesyon, yalpa hareketine bağlı olarak bin yıllar içerisinde döngüleri vardır. Ama günlük hayatımız için genellikle 10’ar yıllık bir döngüden meteorolojik verilerden, geçmiş yıllar iklim verilerinde bunu görüyoruz. Fakat küresel iklim değişimi içerisinde bu 10’ar yıllık periyotlar kendi içerisinde dönse de eğer bir bölgenin ikliminde küresel anlamda bir ısınma varsa işte bu yıl gibi şiddetli bir kış olur. Önümüzdeki yıl daha az şiddetli olur. Ondan sonraki yıl hafif geçebilir. Genel olarak kış ayını yaşarız ama trend sıcaklığın artma yönünde olabilir. Dolayısıyla burada olayı birbirine karıştırmamak lazım. Evet, Edirne ve bölgemiz bir kurak periyodu geçirdi. Nemli bir periyoda doğru gidiyoruz, bu yaşanacak. Ama bunun arkasından yine kurak bir periyodu yaşayacağız. Fakat bu nemli ve kurak periyodik geçtiğimiz yıllardaki gibi olur mu? O bir soru işareti” dedi.
‘İKLİME ADAPTE OLMANIN EN ÖNEMLİ AYAĞI SU YÖNETİMİ’
Su yönetimi açısından iklime adapte olunması gerektiğinin altını çizen Uludağ, “Bizim sormamız gereken kurak ve nemli periyotlar hangi zamanlarda gelecek veya gelmeyecek değil. Su yönetimi açısından, yaşam açısından buna, bu iklime nasıl adapte olacağız? Nasıl uyum sağlayacağız ve buna nasıl hazırlanacağız? Bunun en önemli ayağı da su yönetiminden geçiyor. Şehirlerimizi bu değişimlere, ani yağışlara, sıcaklık artışlarına, kentsel sıcaklık adacıklarına göre şekillendirmemiz ve doğal süreçleri çok fazla aksatmadan hayatımızı sürdürmek zorundayız. Tabii bu zor bir iş. Bunun birçok ayağı var. Bunun yerel yönetim ayağı var. Devletin, hükümetlerin alacağı ayaklar var. Ama bunda bence en önemli ayak gelecek nesillerin, çevreye duyarlı nesiller olarak yetiştirmekten geçiyor. Ve şehirlerimizi, halkımızı iklime dirençli, doğaya saygılı birer nesil olarak eğitebilirsek bunun daha sağlıklı olacağını düşünüyorum” diye konuştu. (DHA)