Yaşam

Trakya, Birkaç Yıl İçerisinde Susuz Kalabilir! Su Kıtlığı ve Gıda Krizi Kapıda!

Ülke nüfusunun yüzde 20’sine sahip olan Trakya’da,  yer altı su kaynakları 150 metrenin altına düştü. Stratejik gıdalar arasında yer alan buğday ve ayçiçek ambarı niteliğindeki Trakya’nın birkaç yıl içerisinde susuz kalabileceği konusunda uyaran uzmanlar, su kıtlığı ve gıda krizine dikkat çekerek, acil eylem planı  çağrısında bulunuyor.

Mega projeler nedeniyle ekosistemi derinden etkileyecek risklerle karşılaşılacağın belirten Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Arazi ve Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Orta, Trakya’da ki su kaynaklarının mevcut durumu, mega projelerin su kaynakları üzerinde oluşturduğu etki ve alınması gereken önlemleri gazeteci Serap Cömertoğlu’na anlattı.

Türkiye’deki su varlıklarının yüzde 3’ünü oluşturan Trakya bölgesinin hem tarım hem de sanayi alanında önemli bölgeler arasında yer aldığını dile getiren Orta,  bölgede yürütülen ağır sanayi faaliyetleri, nüfus yoğunluğu, denetimsiz ve bilinçsiz su tüketimi ise su varlıklarının tükenmesine ve kuraklığa neden olurken,  gıda güvenliğini de tehdit ettiğini söyledi.

Türkiye‘nin kullanılabilir su varlığı yıllık yaklaşık 112 kilometreküp (km³)olarak kabul edilirken, bu miktar Trakya bölgesi için yaklaşık 3,6 km³olup, bunun 2,5 km³’ü yer üstü, 0,7 km³’ü  Meriç nehri ve 0,4 km³’ü  ise yer altı suyunu oluşturuyor.

Söz konusu su potansiyeli ile Trakya‘da kişi başına düşen su miktarının yıllık olarak 650 metreküp (m3) olduğunu aktaran Orta, Türkiye‘de kişi başına düşen yıllık su miktarının yaklaşık bin 500 m3 olduğu göz önüne alındığında ise Trakya bölgesinde ki su varlığının yetersizliğinin ortaya çıktığını kaydetti.

YER ALTI SU SEVİYESİ 150 METREDEN AZ

Yoğun nüfus, sanayi tesisleri, maden ocakları gibi su varlıklarını tehdit eden birçok faktör olduğunu dile getiren Prof. Dr. Halim Orta, Ergene Havzası’nda  var olan toplam  0.4 milyon metreküp yer altı suyunun yaklaşık üç katının sanayi tesisleri tarafından çekildiğini
aktardı.

Istrancalar ve Ganoslardan gelen  0.4 milyar metreküp su kazancının olduğunu fakat, yıllık kullanılan suyun 1.2 milyon metreküp civarında tahmin edildiğini ifade eden Orta; “On lira maaşınız var ama her ay 30 lira harcıyorsunuz. Bu nedenle de  20 yıl, 25 yıl önce 80 metreden çekilen yer altı sularımızı şu anda 400 -450 metrelerden çekiyoruz.

Aşağıda geriye kalan su seviyesi ise 150 metreden az. Derhal yer altı su kullanımından  vazgeçmemiz lazım ve yer üstü su kaynakları dediğimiz, bundan 7 kat daha fazla olan 2.8 milyar metreküp yer üstü su kaynaklarına yönelmemiz lazım” dedi.

Trakya’da özellikle su kullanan sanayi sektörünün bölgeye girişinin engellenmesi gerektiğini vurgulayan Orta, nüfus yoğunluğu ve sanayi faaliyetlerinin dışında madencilik çalışmalarının da su varlıklarını ciddi oranda etkilediğini belirtti.

Prof. Orta, Istrancalar’da özellikle Saray – Vize hattında çok fazla taş ocağı ve kireç taşı ocakları olduğunu, Ergene Meriç Havzası’nın yer altı su potansiyelini günden güne tehdit ederek, su akış yollarını bozduğunu vurguladı.

“KANAL İSTANBUL PROJESİ İLE DENİZ SUYU YER ALTI SULARINA KARIŞACAK”

Öte yandan kuzey otobanı, enerji iletim hatları,  mavi akım, yapılması planlanan termik santraller ve nükleer santral, su yataklarının üzerine yapılan hava limanı projesinin, su kalitesini bozduğunu ifade eden Orta, şunları paylaştı: “Söz konusu kanal İstanbul projesi ile yer altı suyu kalitesi bozulacak, deniz suyu  taban yer altı suyumuza karışmasını sağlayacak. O nedenle bu mega projeler, Trakya’nın taşıma kapasitesinin  kaldıramayacağı, ekosistemi derinden etkileyecek. Özellikle su kaynakları bağlamında da çok yetersiz”

Uluslararası Su Konseyi’ne göre de Trakya Bölgesinin mutlak su kıtlığı yaşayan bir bölge olduğunu hatırlatan Orta, suyu fazla kullanan ve kirleten yatırımların kesinlikle Trakya’da  durdurulması gerektiğini dile getirdi.

YER ALTI SU KAYNAKLARINDA AĞIR METALLERE RASTLANDI

Ekosistemi bozmayacak şekilde yer üstü kaynaklarını geliştirme projelerinin hayata geçirilmesi uyarısında bulunan Orta; “Trakya’da kullanılan suyun ve yerleşim yerlerinde, şehirlerde, köylerde kullanılan suyun yüzde 90’ı yer altı su kaynaklarından sağlanıyor.Sadece yüzde 10’luk kısmı baraj ve göletlerden oluşuyor.Bunun tam tersine dönmesi lazım. Artık yer altı su kaynaklarında ağır metallere rastlanıyor. Önüne geçmenin yolu mutlaka iyi denetim. Özellikle Çerkezköy, Çorlu, Lüleburgaz dörtgeni  esois veriyor. Bu bölgeyi çok daha yakından izlemek ve ciddi tedbirler almak gerekir” sözlerini kaydetti.

İSTANBUL’UN BİR HAFTALIK SU İHTİYACI İÇİN LONGOZ ORMANLARI TEHLİKEDE

Marmara havzasından, İstanbul’un su ihtiyacını kullanmak için çalışmalar yapıldığına dikkat çeken Orta, İstanbul’un sadece bir haftalık su ihtiyacını karşılayabilmek için Longoz ormanlarının tehditle karşı karşıya bırakıldığını paylaştı.

Trakya’nın her an susuz kalabileceğini vurgulayan Orta; “Trakya, birkaç yıl içerisinde susuz kalabilir. Doğaya rağmen hiçbir şey olmaz ve doğa mücadeleyi kazanacak. Sanayileşmeyi ve çevre kirliliğini durduramazsak, doğa durduracak. Sellerle, kuraklıkla bir şekilde durduracak. Su kalmayacak. Göçler olacak, insanlar suyu bulacağı yerlere doğru göç edecek. Ama biz kendimize gelip, bu mücadelede etkin rol oynamazsak doğanın kazanması çok dramatik olacak. Mal ve can kayıplarıyla doğa mücadelesini verecek ve üzerimizde travmalar yaratacak” şeklinde konuştu.

GIDA GÜVENLİĞİ TEHDİT ALTINDA

Prof. Orta, gıda güvenliğinin de büyük tehdit altında olduğuna dikkat çekti. Global anlamda dünyada fiyatların, özellikle stratejik ürün olan buğday fiyatlarının arttığını aktaran Orta,  dünya borsalarında 250 dolar olan buğdayın tonunun 400 -450 dolara kadar çıktığını ve  400- 450 dolar civarında olan ayçiçek tohumunun 800 dolarları geçtiği bilgisini verdi. Buğday ve ayçiçeğin ithal edilmesinin mümkün olmadığını aktaran Orta, mutlaka üretim olması gerektiğine değindi.

MİLLİ KURAKLIK MERKEZİ KURULMALI

Gıda güvenliğinin sağlanması için de derhal bir Milli Kuraklık Merkezi kurması gerektiğini söyleyen Prof. Orta, şunları kaydetti: ” Disiplinler arası çalışan bir merkez olmalı ve burada senaryoları geliştirip, stratejilerimizi belirlememiz lazım. Kuraklığa dayanıklı hayvan ve bitki çeşitleri geliştirmek, kurakların yaşamamıza, hayatımıza olan etkilerine kadar detaylı değerlendirerek, su kaynaklarını etkili kullanmamız gerekli.”

+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0

Haber ve resimlerin telif haklarından dolayı kullanımı yasaktır. Yazılı izni alınmadan hiçbir yazılı, görsel, işitsel içerik kopyalanamaz, değiştirilemez, yayınlanamaz veya satılamaz. Aksi halde 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na ve 6102 sayılı maddesine göre gerekli işlemler uygulanacaktır.
© Copyright 2014

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu